9 Mayıs 2009 Cumartesi

Evet gittin...

Evet gittin...

Bir son bahar akşamıydı gidişin. Hayatımın ilk baharını yaşarken, son bahar hüznüne çevirmiştin. Yapraklar ağaçlarını dökerken bende seni döktüm içimden. Herşeyi döktüm ama sadece sevgiydi geriye kalan.

Sevgi nedir diye sorduklarında sadece ayrılık dedim. Terkediliş. Sen seversin ve o gider. Öylece gelecek kurgusunda, belkide menfaati peşinde. Belkide zaten hep bir oyundu. Bazen isyan edersin. Bazen ağlarsın. Bazeden öylece köşeye çekilip susarsın. Anlamsızdır ayrılık. Bir neden ararsın hep. Bir çıkış. Sen iç dünyanda çatışırken, yıkılan dünyanın enkazını toparlen, o ... , o orada mutluluğun peşindedir. Ama hala bir bekleyiş içindedir insan. Belki döner diye. Aklın kabul etmeyeceğini bile bile yüreğine ses geçiremezsin. Gitmemeliydi, bitmemeliydi diyerek belkide sadece kendini avutur insan yada sadece nefretini kusar.

Belki sadece ayrılık olsa yürek uslanır, susar. Öylece onu arar karanlık gecelerde. Ama aldatılış. Ya sana oynanan oyun. Gözlerine bakarak verilen vaatleri silebilirmisin içinden. Silebilir mi insan o güzel anıları. Sahilde el ele dolaştığı zamanı. Sabah saçlarını okşayarak uyandırmanı. Nasıl silebilir. Yok ki aşkın bir “off” düğmesi, yok ki kalbin bir “format” işlemi. İşleniyor yüreğinin duvarlarına. Bazen kalemle, bazense çiviyle.

Ufak ama şirin bir kasabayı kalbim. İnsanlar huzurluydu. Sevecenlerdi. İyi kötü günleri geçip gidiyordu. Ama bigün... Ama bigün öyle büyük bir deprem oldu ki yüreğimin o küçük kasabasında. Herşey yerle bir olmuştu. Adını umut koyduğum aşk koyduğum insanlar enkaz altında can vermişlerdi. Şimdi onlar yok. Sık sık artçı depremler oluyor. Geride kalanlar o küçük ma huzurlu kasabayı tekrar inşaa ediyorlar. Belki birgün biter o inşaat belkide bir ömür boyu sürer ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder